ÜÇ ÖZTÜRK, BİR MEVLÂNÂ…
“Siyasi görüşlerine katılır ya da katılmayız; bana göre Hayat Gazetesinin bazı yazarlarının köşe yazıları, diğer gazetelerdeki bazı değerli yazar arkadaşlarımızınki gibi gerçekten de okumaya değer nitelikteler…
Hele içlerinde Ayten Öztürk diye bir hanımefendi var; onunla soyadı benzerliği dışında uzaktan ya da yakından her hangi bir akrabalığımın olduğunu sanmıyorum Üstelik, yazıları dışında, kendilerini hiç tanımıyorum da... Bunu özellikle belirtmek isterim. Bana göre bu hanımefendi, köşe yazarlığının hakkını, bu meslekteki profesyoneller kadar tam olarak veren yazar…
. Pek seyrek olarak yazdığı yazıları, hem içerik olarak hem de üslubu ve diğer edebi nitelikleriyle herkesin sıkılmadan keyifle okuyabileceği bir kıvamda…
Onun başörtülü fotoğrafını gören bazı önyargılı kişiler, yazılarını okuduklarında; toplumun her görüşteki kesimleriyle nasıl barışık, hoşgörülü, sosyal hayata ve sanata müspet bakan ve bu konuda oldukça bilgi birikimi olan bir hanımefendi olduğunu fark ettiklerinde sanırım, önyargılarının kendilerini nasıl da yanılttığını anlıyorlardır.
Sayın Ayten Öztürk Hanımefendinin aklımda kalan bir yazısında, geçtiğimiz yıl kaybettiğimiz Çağdaş Eğitim Derneği Başkanı, eğitim meleği Türkan Saylan hakkındaki, bazı dindar geçinen kişilerin aksine olumlu ifadeleri bende ki , onun inançlı olduğu ancak asla bağnaz olmadığı kanaatini daha da güçlendirdi…
Zaten daha önceki bir yazısında, bir zamanlar Ordu sokaklarında sefalet içinde yaşayan kader kurbanı merhum “Deli Fatma” hakkında şefkat ve merhamet yüklü sözlerini okuduğumda da dini inancını, Hz. Mevlana, İbrahim Hakkı, Yunus Emre ve İslam’ın diğer bilge kanaat önderlerinin felsefi düşünceleriyle pekiştirmiş olgunlukta bir hanımefendi olduğunu fark etmiştim…”
Sn. Ali ÖZTÜRK sanırım, Ayten ÖZTÜRK Hanımefendi’nin, sosyal dejenerasyonumuzun nerede başladığına ve nerelere kadar gittiğine dikkat çektiğini söylediği “Bir garip Oyun” adlı tiyatronun değerlendirilmesi sadedinde gazetemizdeki köşesinde yer alan İYİ SEYİRLER başlıklı yazısından esinlenerek kaleme almış sözlerini:
“Kolaydır birbirimizi suçlamak, Oluşan suçun arkasındaki sebepleri ortaya çıkarmaya talip olmak önce cesaret, sonra emek ister. Süreklilik ister, kararlılık ister. Bunlar da zor gelen şeylerdir nefsimize. Her gün yüzlerce suçlu üreten bir sistemde oldukça kolay ve yaygındır üstelik bu davranış şekli. Kimsenin birbirini anlamak gibi bir derdi olmaz bu alışılagelmişlik içerisinde çoğu zaman. Suçu daima “öteki” ne yükleriz.
Halbuki, bütün dertleri başımıza da bu tavrımız sarar. “Kul hakkı ile huzuruma gelme” mesajını sebepleri ve sonuçları ile algılayabilseydik eğer bugün bambaşka şeylerden söz ediyor olabilirdik. Bizi biz yapan değerler her dönem vakumlandı durdu içeriden ve dışarıdan. Ki bizim Türk ve İslam kültür zenginliğimiz yeterdi bize. Mevlana, Yunus Emre, Abdulkadir Geylani gibi tasavvuf büyüklerimiz, kanaat önderlerimiz vardı bizim. Hepsini çaldılar bizden ve ortaya insanı sevmeyen, saymayan, hakkını hukukunu gözetmeyen, her sahada birbirini ötekileştiren bir kayıp nesil çıkarttılar. Dedelerimizden babalarımıza, bize ve bizden de çocuklarımıza doğru her şeyi azaltarak, tüketerek torunlarımızın çağına sarkıyoruz yavaş yavaş. Susturulan iç dinamiklerimize nefes vermeye, bizden çalınanları geri almaya her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var.
Bir tiyatro eserinin düşündürdükleriydi yukarıda dile getirebildiğim şeyler. Bu nümayiş deryasından ben de kendi payıma düşeni aldım kabımın genişliği kadar.”
Gerçekten, özellikle bizim gibi sağlam kültürel temelleri olan bir millete bu sevgisizlik, nefret, şiddet dalgaları hiç yakışmıyor. Biraz gayretle Cennet kılınacak sonuçlar, kaynağı belirsiz bir elin derin mârifetleriyle cinnetlere dönüşerek hayâtımızı belirsizlik ve tedirginliklerle dolduruyor.
Evet, Sn. Ali ÖZTÜRK’ün, Ayten ÖZTÜRK Hanımefendi’nin yukarki yazısının gazetemizin internet sitesindeki köşesinin altına düştüğü mesajda dediği gibi, gerçeği bir kavrayabilsek!
|
Tarih : 27.12.2009 18:30:10 |
|
Bir Kavrayabilsek ya... |
Kayıtlı İp: 81.214.145.248 |
|
Yüce dinimizin temel felsefesini layıkıyla bir kavrayabilsek ya, işte o zaman kul hakkına saygılı olmayı, emaneti ehline vermeyi, adeletli davranmayı kendimize prensip edinip egomuzu frenlediğimizde içinde bulunduğumuz toplum da kendimiz de huzura ereriz. Sayın Ayten Hanımefendi, her yazınızı ilgiyle takip ediyor kendimce bir şeyler kapmaya çalışıyorum. Elinize, kaleminize sağlık
|
İki ÖZTÜRK’ü anladınız. Şimdi 3. kim diye merak ediyorsunuz; söyleyeyim: O da benim! Sülâle olarak aksi vârid, hattâ hiç söz konusu olmadığı ve de aklımızdan bile geçmediğine göre biz de öz be “ÖzTürk”üz! Târihî seyir ve misyonumuza, hattâ yer yer olumsuzluklara rağmen bugüne bile bakınca ve de –Allâh’ın izniyle- geleceğin iç ve dış olarak daha iyi; hayırlara motor, şerlere set olacağını hayâl ettikçe bu millete mensûbiyetten dolayı kıvançların en güzelini duyuyorum. Rabbim milletimize ve de devletimize zevâl vermesin. Özünü, sözünü, izini daha da güzelleştirip, önderliğini güçlendirsin…
Gelelim, üç ÖZTÜRK’ü, birbirleriyle teşrîk-i mesâîleri, hattâ tanışıklıkları olmadığı hâlde (bir) noktada buluşturarak Semâ halkasında döndüren, hepimizin ve de insan olan insanların ortak değeri olan (bir) MEVLÂNÂ’ya! Onun da, “iç dinamiklerimize nefes verecek” bizleri tembellikten uzaklaştırıp, hak için ve de halk için, daha çok hizmete ve dolayısıyla ibâdete, coşturarak koşturacak bir mesajını alalım:
"En cömert kişi nefsini Allah yoluna verendir. Nefsin ibadet etmek istemez. Seni hep rahata, tembelliğe sevk eder. Allah'ın rahmetini, sonsuz merhametini sana farklı şekilde gösterir ve 'nasıl olsa seni affeder, yapmasan da olur gibi sözlerle cimriliğe, tembelliğe sevk eder. İşte cömert kişi ona denir ki; nefsi böyle dediği hâlde kulak asmaz, emirlere itaat eder."
Bu günkü dertleşmemizin müsebbibi, yazar Sn. Ali ÖZTÜRK’e gazetemiz ve yazarlarıyla ilgili değerlendirmelerinden ve vesîle olduğu ilhamlardan dolayı tekrar teşekkürler. Kendisi, yazımızın başındaki sözlerini de aldığımız, 24.01.2010 târihli www.ordugazete.com’daki ORDU YEREL BASINI adlı yazısını şu paragrafla bitiriyor:
“Yazılarında, günlük olaylara yorum yapmaktan ziyade insanlığa yön verecek manevi düşünce, görüş ve inançları işleyen Ayten Hanım ve onun gibilerinin, daha nice yıllar toplumu aydınlatacak değerli yazılarını okumak bizlere nasip olur, İnşallah !”
Biz de bu güzel temennî için “inşâllâh” diyor, bu gün köşemizin birbirleriyle hiç tanışmamış konukları olarak her iki ÖZTÜRK başta olmak üzere bizler, sizler olarak, tüm yazar ve okuyucularımıza MEVLÂNÂ soluklu bir hayât seyri ve iyilik-güzelliklerle dolu bereketli ömürler diliyorum ves’selâm…
ORDU HAYAT GAZETESİ
15.03.2010