BEDFORD-NÂME
Anlatmalıyım size Bedford’un öyküsünü
Bilmem her şeylerini sayabilecek miyim?
Sevgi aşka dönüşmüş; aşk gözü kör edermiş
Acep, îtirazları duyabilecek miyim?
İlk arabamız Wıllîys, Bedford ikincisidir
Eğer bana sorarsan yolların incisidir!
Akrânı arasında kuvvet birincisidir
Üçe-beşe, dört tona kıyabilecek miyim?
Bedford altmış altılı, çoklarımızdan büyük
Yerler kuru olsun tek; dinlemez hiç yolcu, yük
Asılmayan var mıdır; ardından büyük-küçük
Kapağından iyice tutabilecek miyim?
Rengi açık yeşil mi, yoksa mâvi mi dersin?
Üstü çok sallantılı, sanki halay çekersin
Yok başka alternatif, mecbur boyun bükersin
Ağrılardan yan üstü yatabilecek miyim?
Sabah olur, Bismillâh; kontak aç, marşı basmaz
Kol takar çevirirsin; çatlarsın, kulak asmaz!
Yolcular iter durur; vurdurursun, taslamaz!
Karbiratörden benzin yutabilecek miyim?
Çalışacak sanırsın, pır pır eder, kesilir
Kollarda tâkat kalmaz; dinlenilir, küsülür
Ama, çalışınca da bir canavar kesilir!
Peşinden koşsam, artık çatabilecek miyim?
Gıldır-gıcak ne varsa, yükle; götürmem demez
Yayla-cenik, düz-bayır; iniş, yokuş dinlemez
Yalnız, çok dikkât ister; durmayı pek bilemez!
Hep, kef, hendek denk gelip atabilecek miyim?
Köyün hem arabası; kamyonu, otobüsü
Önünde seyâhatın var elbet ayrı süsü
Boş olunca Çavuşoondan duyulur gümbürtüsü
Kasislerden darbesiz uçabilecek miyim?
Yokuşlar hep korkulu; geri kaçabilirsin
Yollar çamurlu, kaygan; yana uçabilirsin!
Derelerde taşları nasıl seçebilirsin?
Kayaya oturmadan geçebilecek miyim?
Brandayı sevmezdik çıtanın üzerinde
Kimbilir kaç yama var, her bir şampiyerinde
Rüzgârlar uçuşmalı gencin perçemlerinde
Şavurtuya nağmeler katabilecek miyim?
Arkada yer olmazsa, ön kapıda maşpiyel
Orada da yer yoksa, çık çıtadan tut, diyel!
İçeri sıkıntılı, dışarısı çok güzel!
Dar yollarda dallardan kaçabilecek miyim?
Bizler mi çok küçüktük, kâlbimiz mi genişti?
Küçücük kârgir evde yedi çocuk yetişti!
Hep sığardık önüne, Bedford bu nasıl işti?!
Bacaklarım uyuştu, inebilecek miyim?
Wıllîys, peşinden Bedford; az mı taşıdı bizi
Onların, topraktan çok, rûhumuzdadır izi
Hâtıra taşıdılar tekerler dizi dizi
Çıtalardan asılıp binebilecek miyim?
Dedeli’de, dönerken Çarşamba Pazarı’ndan
Köprüde sesler geldi köyümün mezarından!
Bedford devrildi yola, yükünün nazarından!
Yerlerde yatanları sunabilecek miyim?
Yüze çamur belenmiş, gözler yılp yılp ediyor
Çarpan kamyona kızan intikâma gidiyor
Şoförü hatâsının bedelini ödüyor!
Bu olayı çilesiz anabilecek miyim?
O zaman taşıtlarda doğru-dürüst fren yok
Lâkin çıtalar dolu; hem yük çok, hem yolcu çok
Rot çıkar, lâstik patlar; demeden millet aç-tok
Haşat olmadan eve dönebilecek miyim?
Böyle olur; iki dalgın birbirini bulunca
Üstüne üstlük bir de, hem köprü dar olunca
Biri girerken köprüye, öbürü de dalınca!
Taştan korkuluklara konabilecek miyim?
Bedford’un şu Ordu’da gitmediği yer var mı?
Düşünmeden kaş-bayır; düşünmeden yol dar mı?
Yeter ki zincir olsun, yağmur-çamur dinler mi?
Korkmadan harmanlara çıkabilecek miyim?
Bedford Eymür’ün, hattâ Ordu’nun bir tânesi
Yol boyu her çocuğun var onla hikâyesi!
Ara Karadeniz’i; Marmara’sı, Ege’si
Türkiye’yi dolaşsam bulabilecek miyim?
Duydum, İzmir’de varmış; örnek, antika diye
Sanâyi fuarında oturmuş baş köşeye
Bizimki yorulmadı; koşmaktadır her şeye
Bilmemki, yorulmadan yorabilecek miyim?
Eymür 5.9.03
Şimdi internetlerde gördüm kardeşlerini
Allamış-pullamışlar; görsen gülüşlerini
Artık müzelik olmuş, ararsan eşlerini
Yolda-izde arasam görebilecek miyim?
En az üç kez devrildi, hep emânet ellerde
Bir huysuz at misâli, sâhibiyle güllerde
En güzel dinlendiği Harman Boğazı nerde?
Sırtımı samallığa verebilecek miyim?
O mu bizi terk eder, biz mi onu; bilemem?!
Lâkin, hâtırasını yaşadıkça silemem
Mâşallâh, o formunda; ben yarışa gelemem
Tırmandığı izleri sürebilecek miyim?
Nûrânî’yi kınama; bir demire yaş döker
Ama o senelerdir , hem yük, hem kahır çeker
Bizleri bu günlere getiren bu dört teker
Daha ne kadar taşır, bilebilecek miyim?