Menü

Anket

Sitemizi Beğendiniz mi?
Evet (%74,7)
Hayır (%20,5)
Kararsız (%4,67)

Toplam Oy: 214

Tüm Anketler

Takvim

« Nisan - 2023

»

PT SL ÇŞ CM CT PZ
1 2
3 4 5 6 7 8 9
10 11 12 13 14 15 16
17 18 19 20 21 22 23
24 25 26 27 28 29 30

İstatistikler

 Toplam Hit: 4527178
 Sitede Aktif: 1
 Ip: 172.70.174.243
 Browser: Default - 0.0
 Toplam Kategori: 20
 Toplam Blog: 561
 Toplam Yorum: 28
 Toplam Resim: 6
 Toplam Mesaj: 16

Etiket Bulutu

15 Temmuz 2016 Cumâ Dirilişi adayname aile âile Akdeniz Üniversitesi akrostiş anı Antalya Antalya Palas aşık edebiyatı ÂŞIK EDEBİYATI BABA başbakan başkanlık Bedford, Araba sevdası Biyografi cami cemaat cemiyet chp cuma cumhurbaşkanı çocuk edebiyatı Çocuk Edebiyâtı ÇOCUK ŞİİRLERİ dede deneme DÎNÎ ŞİİRLER DİNİ-MİLLİ ŞİİRLER DÖRTLÜK edebiyat eleştiri eymür eymür köyü eymürname GÜZELLEME halk şiiri halk şiri HÂTIRA hâtıralar HAYAT HİKÂYESİ HECE HECE VEZNİ hiciv İMAM-HATİP PİLÂV GÜNLERİ işkence KADİR GECESİ KÂFİYE komşu ülkeler koşma köy yazıları köyname lüleburgaz MANİ Manzum Fıkralar mızrap NÂMELER Nasreddin Hoca NURİ KAHRAMAN okul edebiyatı ordu ordu hayat ordu hayat gazetesi ordu imam-hatip Palace Palas RAMAZAN RAMAZAN EDEBİYATI recep tayyip erdoğan siyâset şiir toplum türkiye ulubey Yalçın Yüksel Yeni Türkiye zulüm

Etiket: ordu hayat gazetesi

Haz`15
18
AKROSTİŞ YAZILARI
AKROSTİŞ YAZILARI

Yorumlar(0)

HAYAT DOLU BİR EV!

                   Günlerden pazardı. Çocuklar büyük dayılarıyla berâber Samsun’dan dün gelmişlerdi. Köydeydiler. Ev yanlarında temizlik yapmışlar. Arada oynamışlar. Sohbet etmişler. Çay içmişler. Dinlenmişler. Sonra çalışmışlar. Yorulmuşlar.

                   Teyzelerinin düğünü var bu Temmuz ayının sonlarına doğru. Hızlı ve sıkı hazırlıklar söz konusu. Mâlum, düğün hazırlıkları. Öyle ya, yepyeni bir yuva kurulacak. Seferberlik var. Bir ucu sonsuza uzanan bir hazırlık bu. Önemli. Küçük, büyük, herkes kendine göre bir şeyler yapmaya çalışıyor. İşin bir tarafından tutmaya çalışıyor. Aziz milletimizin güzel bir özelliği bu: Yardımlaşma. Rabbim cümle evliliklerin ve iyi niyetle tutulan tüm işlerin sonunu hayırlara eriştirsin. Cümleye, sonsuz mutluluklar ihsân eylesin.

                   Çocuklar akşama doğru geldiler köyden. Dayıları getirmiş. Yorgun-argınlar. Dut da getirmişler. Sağolsunlar, kendileri köyde bol bol yerken bizi de unutmamışlar. Yüce Rabbim ömürlerine bereket versin, hayırlısından.

                   Bir aylık hasret hoş-beşinden sonra herkes kendi işlerine koyuldu. Onlar hem yoldan, hem de köydeki çalışmalardan geldiler, istirahata çekilirler düşüncesiyle ben de onları serbest bırakıp çalışma odama çekildim. Gazetelere dalmışım. Arşivleme çalışmalarından dolayı sağım-solum gazete dolu. Târihlerine göre sıraya koyuyorum. Kimi yazıları kesip ayırıyorum.

-          Aaa, bakın, Hayat dolu bir ev!

Esprisiyle girdi çocuklar içeri. Hep birlikte güldük bu söze. Çok doğruydu söyledikleri. Her taraf Hayat Gazetesi doluydu! Hattâ bu ânı fotoğraf çekerek kayıt altına aldılar. Bundan öte, çocuklarda bir başkalık vardı. Heyecanlıydılar. Bir yanda tebessümler sürerken, öbür taraftan bir şeyler saklar gibiydiler. Derken;

-          Babacığım, bu güller sana!

Dediler, her biri ellerindekileri uzatarak. Gelirken evimizin bahçesinden kopardıkları bu güller esprinin üzerine ikinci bir tebessüm dalgası  oluşturdu ve tüm kasvetimi dağıttı. Ne yalan söyleyeyim; o gün resmî tarafım biraz daha ağır basıyordu. Ben de biraz yorgun gibiydim. Ama onların benimle ilgili operasyonları devam ediyordu:

-          Babacığım, bu gül lokumunu sana Samsun’dan aldık.

-          Babacığım, bu kitap da senin. Mustafa İSLÂMOĞLU’nun ÜÇ MUHAMMED kitabını özellikle seçtik. Dikkât edersen hediyelerin hepsi de gül motifli. Allâh sana Gül Muhammed’in sünneti üzere hayırlı, uzun ömürler nasîp eylesin!

dediler. Bu duâya hep birlikte âmin dedikten sonra, çocuklar benim ellerimden öptüler. Ben de onların gözlerinden. Onlara duâlar ettim ayrıca.

                   Daha o günün sabahında telefondan peş peşe mesaj anonsları gelmişdi. Kimden acabâ derken hepsinin de banka ve finans kurumlarından olduğunu görmüşdüm. Öyle ya, böyle günlerde dostlardan başka arayan olmazdı! Bankalardan gayrı arayan soran olmuyor artık nedense. Her türlü parasal işlemler oraya endeksli artık. Yardımlaşmalar bile banka kanalından yapılıyor mâlum. Hattâ ibâdetler. Haclar, kurbanlar, bağışlar. Bakkal alışverişleri bile kartla. Onlar bizi sevmeyecek de kim sevecek?! Değil mi? Öyle beklenme gibi bir beklentimiz yok. Sevmiyorum da. Ancak, yalnızca bankaların araması ve bu işi ciddîye almaları, artık hayâtımızın tüm damarlarının banka endeksli olduğunu gösteriyordu. Dostlukları belirleyen de neredeyse bankaydı. Daha doğrusu, tüm değerlerimizin belirleyicisi artık para mı olmuştu diye bir soru gelip geçti aklımdan. Geçtiğiyle kalsa yine iyi. Artık öyle gâlibâ. Nitekim, biraz irdeleyince, bankaya uğramayan yakınlıkların arka plânında da çoğunlukla para diyemesek de menfaat kendini belli ediyor. Tabiî bu arada ihlâs ve samîmiyet kaf dağının ardına kaçmaktan başka çıkar yol bulamıyor. Neyse ki, çocuklar bu derin düşüncelerin gayyâsından çekip çıkardılar beni. Sağolsunlar.

                   Güller inanç ve hissiyâtımızı, lokum, tatlıya zaafımı, kitap da, öteden beri matbûâta olan ilgimi ifâde ediyordu. Gül çocukların bu gül jestleriyle evimiz daha da hayat dolu bir ev olmuştu! Allâh(CC) kendilerinden râzı olsun. Son olarak, yanımdan ayrılmadan önce birinin;

-          Babacığım, eğer hemen okumayı düşünmüyorsan, önce ben okuyabilir miyim bu kitabı? Sorusu da mutluluğumun doruk noktası oldu.

-          Tamam! Dedim ve hemen kaplamak üzere masamın üzerine koydum. Sabah da naylonla kaplanmış olarak kendisine takdim edeceğim.

-          Babacığım, istersen sen de daha fazla uykusuz kalma! Hayırlı geceler! Biz müsâde istiyoruz! Deyip ayrıldılar yanımdan.

                   Gülleri, güllükleri ve gülüşleriyle Cennet bahçesine çevirdikleri evimizin mutluluğunun, cümle büyüklerimiz, yakınlarımız ve sevdiklerimizle berâber bizleri sonsuz mutluluklarda da buluşturması, Yüce Rabbimizin, kimseleri darda koymaması niyâzıyla cümleye selâm, sevgi ve saygılar sunuyor, yazı formatımız gereği sizleri -kısa da olsa- bir akrostişle baş başa bırakıyorum:

 

GÜL ÇOCUKLAR

Gülyüzlünün izinde gül çocuklar

Ümitle sürdürür yolculukları

Leylâsı olmuşlar sevdâ çölünün

Çağları aşıyor mutlulukları

Omuz verirler bu yolda her yüke

Cana minnet bilirler zorlukları

Umursamazlar hiç kınayanları

Kaâle almıyorlar horlukları

Lâyık olmak kolay değil ihsâna

Atacaksın gözlerden, körlükleri

Rabbimizin sonsuz; lûtfu, nîmeti

Sezâ mıdır kulun nankörlükleri?

Emîn Muhammed’in emîn yolunda

Lâğvettik ahlâksız özgürlükleri

Âşık olan, mecnûn gerek bu yolda

Mâşûkuna bağlı tüm hürlükleri!...

 

Nuri KAHRAMAN

Nuri KAHRAMAN - “SEVMENİN, SEVİLMENİN BİLMELİ DEĞERİNİ…”

“SEVMENİN, SEVİLMENİN BİLMELİ DEĞERİNİ…”
Yazı Tarihi: 16 Şubat 2014 Pazar

Bu hafta, başta Ulubey YORUM, Ordu VİZYON, Lüleburgaz HÜRFİKİR gazeteleri olmak üzere,orducu.com, orduca.com ve haberordu.com sitelerinde haber olarak yer aldığı gibi, geçtiğimiz hafta sonuOrdu ve Vakfıkebir’de yapılan merâsimlerle berâber biz de kayınpederler kervanına katıldık. Bize bu günleri ve böylesi bir mutluluğu gösterdiği için Yüce Allâh’a sonsuz hamd ediyor, darısı, hayırlısından ilgili tüm kardeşlerimizin başına diyoruz.

Burada, dâvetimize icâbet edip bizzat gelenler başta olmak üzere ilgilenen, yardımcı olan, tebriklerini ifâde eden, bir şekilde sevinçlerimizi paylaşmak sûretiyle mutluluklarımızı artıran tüm eş-dost, akraba, komşu ve arkadaşlara buradan tekrar tekrar teşekkür ediyoruz.

Ayrıca, başta yukarda isimlerini zikrettiklerimiz olmak üzere, mutluluğumuzu, hasbel’beşer unuttuğumuz ya da bizzat ulaşma imkânımız olamayan diğer ve daha çok dostlarla paylaşmamıza yardımcı olan basın-yayın dünyâsından arkadaşlara da ayrı ayrı şükranlarımızı sunuyoruz.

Evet dostlar, ilk göz ağrımız Sevdenur yavrumuzu, Giresun-Eynesilli meslektaşı, Emine-Hayâti çiftinin ilk çocukları Alparslan Cansız’la evlendirdik. Bu bağlamda, gerek çocuklarımız, gerekse âileler olarak hepinizin hayır duâlarını bekliyoruz.  Ve de, bu vesîleyle diyoruz ki; Rabbimiz tüm evlenenleri ve âilelerini hayırlısından, umduklarına nâil eylesin. Yollarını ve bahtlarını açık eylesin. Hani ne derler: Geriye bakıtmasın… Âmin…

Söylemek gerekirse; bizim açımızdan, ön ziyâretler, tanışmalar, karar ve hazırlık safhaları, karşılıklı dâvetler, icâbetler, söz, nişan, gecelik, ağırlık götürmesi, kınası, Nikâh merâsimi, düğünü, organize ve katılımlarıyla tüm prosedürlerin gelenek ağırlıklı olarak özenle sergilendiği güzel bir süreç oldu. Dileğimiz, sizlerin duâlarıyla bundan sonrasının da ebediyete kadar anlayış, nezâket, tatlılık, huzur ve mutlulukla devam etmesi.

BAKIRKÖY’DEN KEBİRKÖY’E…

Katılım dedik de, belirtmeden geçmek olmaz. Çocuklarımızın ikisi de Bakırköy RSHH’de asistan doktor. Tâ oradan merâsimlerine hocaları gelmişti. Hattâ içlerinden Prof. olanları ayrıca nikâh şâhitliklerini de yaptılar. Sâdece bu merâsim için, uçakla sabah gelip, evlâtları mesâbesindeki talebelerinin mürüvvetlerini görüp akşam döndüler.

Aynı hastâneden diğer hocaları ve asistanlardan başka, başta Ankara ve Samsun olmak üzere diğer şehirlerden okul arkadaşları da geldiler. Bu samîmiyet, vefâkârlık ve de fedâkârlığın da sürece ayrı bir anlam ve güzellik kattığı muhakkak. Onlara da ayrıca çocuklarımız, âileleler ve tüm yakınları olarak, teşekkür ve minnettarlıklarımızı arz ediyoruz. Rahmeti sonsuz Rabbimiz cümlesinden râzı olsun ve onları, âile efrâdı ve tüm sevdikleriyle berâber sonsuz mutluluklara ulaştırsın inşâllâh…

SADEDE GELİNCE; DUYGULAR İNCE…

Sevgili okurlar; şimdi, gelelim sadede: Zaman zaman belirttiğimiz gibi, Lüleburgaz da bizim görevde ilk göz ağrımızdır. Gerek orada, gerekse Akkuş ve Ordu’da görev yaptığımız yıllarda, hâtıra defteri veren her öğrencimize AKROSTİŞ yazmaya çalışmışızdır. 

İşte, tâ oralardan gelen alışkanlıkla bu güne kadar, çeşitli vesîlelerle hep akrostişler yazagelmişizdir.Dolayısıyla, bu düğün vesîlesiyle de bir akrostiş yazdım ve de, geçtiğimiz Pazar günü Vakfıkebir’de icrâ edilen merâsimde okudum. Ummadığım bir beğeniyle karşılandı. Bu gün sizlerle onu paylaşacağım. İlginizi çeker de okursanız, umarım sizler de beğenirsiniz. 

Mâlum, AKROSTİŞ, mısra baş harflerinin aşağıya doğru anlamlı bir şekilde sıralanarak şiir yazılması şekli oluyor. Nitekim, bu şiirin baş harfleri SEVDENUR-ALPARSLANA SELÂM VE DUÂ İLE diyor. İşte şiir:

ÂİLE, GÜL BAHÇESİ...

Sevgili yavrum, Sevdenur’um, ilk göz ağrım ey!

Elvedâ diyormuşsun bugün, böyle nasıl şey?

Vakit çabucak geçti, gitmeler geldi demek;

Demek mâzîde kaldı şimdi artık Eymür Köy!

Eymür neresi kızım, neresi şu Eynesil?

Neylersin mukadderât, gitmemek elde değil!

Ufukları dünyânın, hepsi aşılmak için;

Ruhsat yok durmalara, yollar koşulmak için….

Atı alan diyorlar geçiyor Üsküdar’ı;

Lâkin neresi geniş, neresi yerin darı?

Peki dendikten sonra, yoktur işin şakası;

Alparslan Bey’le artık; ömrün öte yakası…

Rabbim güzel eylesin bahtını, kaderini;

Sevmenin, sevilmenin bilmeli değerini…

Lütfudur Rabbimizin, güzel eş, mutlu yuva;

Allâh’a varmak için, ah alma, al hep dua…

Nerede olursan ol, unutma hep O’nla ol;

Ayrılma nezâketten, dâim gönüllere dol…

Sevgi, hem saygı göster, büyük-küçüğü tanı;

Evinin hanımı ol, ocağının sultânı…

Lûtfeder güzel Allâh, gönlü güzel olana;

Âkıbet hayır deyip niyetini bulana…

Mevlâmız hânenize saâdetler yağdırsın;

Varsa eğer karanlık güneşleri ağdırsın…

Ey güzel gençlerimiz, Alparslan ve Sevdenur

Duâlar hep sizinle, dileğimiz hep huzur…

Ufuklarınız açık, uğrunuz hayır olsun;

Âile gül bahçesi, çimenlik, çayır olsun…

İslâm, teslim, selâmet; mutluluk istikâmet:

Lâyık olun kısmete, olun Hakk’a emânet…

Eh, niyetler hayr’olunca, hayır olur âkıbet…

SEVGİLİ DOSTLAR BUDUR; SÖZÜN ÖZÜ, SON KELÂM:

ES’SELÂMÜ ALEYKÜM; VE ALEYKÜM ES’SELÂM…

 DURAKLA BURAK ARASI

En son; “Ayrılık olmadan kavuşma olmaz. Rabbimiz sonsuzda ayrılık göstermesin.

Bizleri böyle burada sevgide buluşturduğu gibi, tüm sevdiklerimizle beraber,

sonsuz güzelliklerde de buluştursun. Önemli olan bu. Gerisi teferruât…

Tüm düğünlerimiz, GEÇİCİ SÜS VE HEVESLERİN  DURAĞI OLMAKTAN ÖTE,

SONSUZ DÜĞÜNLERİN BURAĞI OLSUN inşâllâh…” diyerek sözü bağladık.

Tekrar, darısı NİYET HAYIR; ÂKIBET HAYIR diyen âileler olarak hepimizin,

ayrıca, iffeti edebiyle yuva kurmaya niyetlenmiş tüm gençlerimizin başına diyor,

sizler, bizler ve de tüm kardeşler için, cümle güzel duygu ve duâları yineliyor,

sevgi-saygı ve sonsuz mutluluk dileklerimizi sunuyoruz ves’selâm…

 

ORDU HAYAT ÂİLESİ

 

                   Öteden beri bütün hayâllerimiz basın-yayın üzerine kuruluydu. Ancak görev sebebiyle fiilen bu işe girmemiz mümkün değildi. Emekli olduktan sonra bu düşünceyi kuvveden fiile geçirme peşinde koşmaya başladık. Ne var ki bu defâ da, teknik ve ekonomik anlamda yabancı olduğumuz bu işi tek başına yapmaya cesâretimiz yoktu. Koşarken, aynı hayâlleri taşıyan ve bunun için adım atmaya çalışan arkadaşlar olduğunu öğrendim. Bu konularda engin tecrübesi bulunan arkadaşımız İmdat YILMAZ’la diyalog hâlindeydik. Bize fikrî katkıları çok oldu. Derken, 2006’nın 11 Mart günü Dr.Abdurrahman TOMAKİN Bey, fikri ve teknik alt yapı konusunda bayağı mesâfe kat ettiği anlaşılan gazete konusunda ortaklık ve kuruluş içerisinde önemli rol teklifiyle geldi. İncelememiz için bir taslak metni verdi. Memnûniyetle karşıladık.

                   İş yol almaya başlamıştı. Kısaca Hayat Medya AŞ diyebileceğimiz oluşumun eli kulağındaydı. Hazîran ayına kadar fikrî ve istişârî jimnastikler yapıldı. Proje olgunlaştırıldı. 21 Hazîran günü, noterde, şirketin yönetim kurulu başkanlığı görevinin tarafıma tevdî edildiğini öğreniyorum. Yönetimde Aziz ALTUNSOY Ağabeyle Cemâlettin YILDIZ Bey de var. Bu görev benim için sürpriz olmuştu. Belki de ötedenberi medyaya olan ilgimin bilinmesinin bir sonucuydu bu, ya da, emekli olmam hasebiyle benim daha iyi ilgilenebileceğim düşünülmüştü. Her neyse. Terettüp eden bu şerefli görevi en güzeliyle deruhte etmeye çalışıyoruz. Geçen hafta sonu yapılan Olağan Genel Kurulda da, aynı yönetime devam denildi. İnşâllâh canla, başla bu görevi yüzakıyla sürdürmeye çalışacağız.                                 

                   Ama bu hayırlı oluşumda öncü konumda yer alan ve hayırlı bir çığır açtığında şüphe olmayan şirket kurucularımızı buradan târihe not düşmek isterim: Türkiye Ticâret Sicili Gazetesi’nin 3 Temmuz 2006 ve 6590 sayılı nüshasında yer aldığı şekliyle isimler şöyle:

Abdurrahman TOMAKİN, Engin TEKİNTAŞ, Halit TOMAKİN, Eyüp AKARSU, Namık ÖZYURT, Recep AZAKLI, Nuri KAHRAMAN, Celal TEZCAN, Sebahattin ÖZTÜRK, Tamer TOMAKİNOĞLU, Aziz ALTUNSOY, Cengiz KESKİN, Ali YILMAZ, Murat KİRPİTÇİ, Selim AKÇAY, Osman TOMAKİN, Talip CAN, Hayati ÖZTÜRK, Sezayi AKARSU, Cemalettin YILDIZ, Mustafa TOMAKİN, Mehmet Ali AYDIN, İmdat YILMAZ, Uğur GÜMÜŞ, Cemil TANIŞ, Bilal AZAKLI, Rifat TOMAKİN, Yusuf AKARSU, Celal TOMAKİN, Şeyma SAYILIR

                   Daha sonra bâzı isimler gitti. yerlerine Kâzım DEMİR, Mustafa BÜLBÜL ve Osman ÇELEBİ isimleri geldi.

                   Kuruluş aşamasında, Cengiz KESKİN Bey’in büyük katkıları var. Fikrî, fiilî, teknik öncülüğü kayda değer. Gazeteyi Dursun GÜRSOY görüntüye çıkardı. İlk dizgicimiz ve sayfa editörümüz o. Gazete bu ikilinin elinde şekillenip yol almaya başladı. Kendilerine müteşekkiriz. Dizgiyi daha sonra Soner ÖZDEMİR, Nâdiye KURUCU ve Yeliz ENGİN yaptılar. Dağıtımda yükümüzü ilk başlarda Özkan ALBAYRAK omuzladı. Soner DURAN yardımcı oldu. Şu an İsmail İŞLEYEN’le Birol TOMAKİN yürütüyorlar dağıtımı.

                   Dizgi ve montajda Yâsemin TOKSOY ile Furkan TOMAKİN var. Şu anki sayfa editörümüz Ayfer GÖK. Gazetenin usta ismi, matbaa baskısını yapan Dursun usta; Dursun KIRIM. Yazı işleri müdürümüz de, aynı zamanda köşe yazıları da yazan Tevrat İŞLEYEN Bey. Herkes görevini, şartlara göre en iyi şekilde yapmaya çalışıyor. Fedâkârâne gayret gösteriyorlar.

                   Hepsinden önemlisi, bu isimlerin hayırlı bir işin öncüleri olmaları ve bu bağlamda hayırlı çığır açanlar kategorisine girmeleri. Bu çekirdek isimler, bu gazete ve hayırlı hizmetleri devam ettiği sürece, elde edilen hayırlardan, işleyenlerden bir şey eksilmemek kaydıyla pay sâhibi olacaklardır. Bize düşen, hem kendimizin hem de öncülerin hayır hânelerini zenginleştirmeye çalışmaktır.

                   Bu hayırlı çığırın tâkipçisi olan okuyucularımızı da bu anlamda sevgi ve saygıyla selâmlıyor Ordu Hayat Âilesi olarak kendilerini de âileden kabul ettiğimizi bildiriyor, yazı formatı gereği bir akrostişle sizleri baş başa bırakıyoruz. Allâh’a emânet olunuz.

SELÂM

Selâm olsun hayırda çığır açanlara

El tutan, omuz veren siz okurlara

Lûtfu Yüce Rabbin, kardeşliğimiz

Âileyiz, Hak için, gerçek yolunda

Mevlâm eriştirsin sonsuz nurlara…

 

ZAMAN GELİR; VE LÂKİN...

 

Bismillâhir’Rahmânir’Rahîm

Değerli Öğrencimiz,

Hatîce Buhayra’ya (Göl) ebedî saâdet dileklerimle…

 

-AKROSTİŞ-

 

Habire gayret gerek, hayret etmemek için

Arzuların zehrine kurban gitmemek için

Tâ Âdem’den bu yana Hak-Bâtıl cedeldedir

Îman sorumluluktur, yük ağır bedeldedir

Cennet, Cehennem farkı; îman, küfür arası

Engin, zengin olanlar maddenin maskarası

Bir işe yaramaz ki, sonsuz servet; paralar

Elbette bilmez bunu; bilmez, bahtı karalar

Tavrından, edâsından, sanırsın ölmeyecek!

Üstüne sanki toprak, çer-çöp dökülmeyecek!

Lükse, konfora harcar eldeki tüm vârını

Elinden gelse yakar câminin civârını

Selâmı, sabâhı yok; sorsan hiç günâhı yok

O öyle bir beyaz ki; zerrece siyâhı yok!

Nereden sormuştun ki, pişman oldun bak işte;

Sen hep yokuşlardasın; o dâimâ inişte!

Uzun hikâyedir bu, onlar hep kısa keser

Zaman gelir ve lâkin, rüzgârlar başka eser!

Siz ve biz tâlihliyiz; İmam-Hatipli olduk

Anladık hakîkâti, istikâmeti bulduk

Âhını duyuyoruz mazlûmların, derinden;

Dünyâ yansa, nasipsiz, kımıldamaz yerinden!

Elvedâ ey okulum, can yuvam, gerçek yurdum

Tavanının altında, cennetten köşe kurdum!

Lûtfederse Rabbimiz, berâberiz Cennette;

Elbet sevdiklerini, Allâh koymaz firkatte!

Rabbim 12/A’yı bir kıl ebediyette…

12.04.1994

 

Sevgili Öğrencim;

Seni güzel bir duâ ile uğurlamak istiyorum:

“ Allâh’ım!

Bizlere, her türlü endîşe ve tasa karşısında

çıkış ve kurtuluş yollarını göster.

Sürekli kötülüğü emredip duran nefislerimizin

dar kafeslerinden ve hevâlarımızın ağından bizi kurtar.

Gözlerimizi ve gönüllerimizi

günâh atmosferlerinden uzak eyle.

Bizleri rızân istikâmetinden bir an olsun ayırma.

Bizi, bize bırakma YâRabbî!”

Değerli Öğrencimiz;

Olgun, hanımefendi kızımız

Hatîce Betül’ü yuvadan uçururken

kendisine, neş’e ve sevinç dolu bereketli ömürler,

âilesi ve sevdikleriyle berâber yaşayacağı

bitimsiz mutluluklar diliyorum.

Güle güle. Allâh’a (cc) emânet ol!...

 

Öğretmenin; Nûri KAHRAMAN

İmam-Hatip Lisesi

-ORDU-

 

SU GİBİ AKAN ZAMAN…

Bismillâhir’Rahmânir’Rahîm

Değerli Öğrencimiz;

İşte, koskoca yedi yıl geçti ve sizleri hayâta uğurluyoruz.

Belki, ne çabuk geçti diyeceksiniz.

Evet, öyle. Çünkü burada günleriniz güzel geçiyordu.

Nasıl geçtiğini anlayamadınız. Çünkü huzurluydunuz.

İyi arkadaşlarınız vardı. Öğretmenlerinizle diyaloğunuz iyiydi.

Bir gün, hayâtın da nasıl geçtiğini anlamayacaksınız;

çünkü hayâtınız da mutluluk üzere sürecek,

ve, bilinçle yaşadığınız bir hayâtın sonunda

sonsuz mutluluklara da ereceksiniz inşâllâh…

“O kimseler ki, îmân ettiler ve sâlih amellerde bulundular;

onlar için Firdevs cennetleri elbette konak olmuştur.” Kehf:107

Yüce Rabbim tüm mü’minleri istikâmet ve samîmiyet üzere yaşatsın.

Gaflete ve dalâlete düşenlerden eylemesin.

Firdevs cennetlerine hidâyet eylesin.

Sana da bu anlamda başarılar diliyorum.

Bu vesîleyle, sen değerli talebemiz Elif AKÇAY’a

hayırlı, uzun ömürler, bereketli yıllar,

sonsuz saâdetler dileğiyle

âdetimiz gereği olan akrostişimizi sunuyoruz:

 

-AKROSTİŞ-

                                   Eninde-sonunda işte, geldiniz son durağa

Lüzum yoktur dünyâda, aslâ hiç tumturağa

İçimiz emel dolu; köy-köşk, arsa, araba

Fakat, engel olamazlar; gitmemize ırağa

Aklı başında olan, emel taşır ukbâya

Kapılıp gitmez aslâ, “gerçek” varken hülyâya!

Çeyizini hazırlar, öteyi unutmadan

Aşkla göz yaşı döker, kâlbini uyutmadan!

Yolcularız hepimiz; kâh biner, kâh ineriz

Akşam olur gün gelir; ufuklarla söneriz

Elifle başlar hayât, sonra “LâmElîf” olur!

Bu ise “Lâ” demektir; yâni, hayât son bulur!

Elvedâsı var mutlak; selâmın, merhabânın

Dünyâya aldanmaktır, en büyüğü hatânın!

Îmânla îmânsızlık, Cennet, Cehennem farkı

Su gibi akan zaman, döndürür hangi çarkı?

Allâh demeli diller; hem çalışmalı ellerimiz

Âbisten-i vefâyı döndürmeli sellerimiz…

Dokuz köyden kovulur derler doğru söyleyen

Evet ama, pişman olmaz; hakka hizmet eyleyen!

Tâlib-i hakkım diyen, Hakk’a eyler can fedâ

Lezzeti kullukta bulur; eyler rüknünü edâ

Elif kulunu Rabb’im, erdir sonsuz nîmete

Rızânı nasîp eyle, dâhil olsun Cennet’e…

                                                        Âmin…

 

 

Değerli öğrencimiz;

Bir âbisten, yâni değirmen misâli dönen bu dünyânın

elbet bir gün sonu gelecek.

Önemli olan değirmeni sele vermeden

işe yarar bir şeyler biriktirebilmek,

“Elest bezmi”nde verdiğimiz ahde vefâ şuuruyla yaşayıp

hakka-hukûka riâyetle, sonsuz saâdeti hak edebilmektir.

Sana bu vâdîde güveniyor ve başarılar diliyorum.

Selâm ve sevgiler sunuyor,

Allâh’a emânet olunuz diyorum…

Öğretmenin:Nûri KAHRAMAN

Ordu İmam-Hatip Lisesi

16.01.1994

 

 

ELİMİZDEN HER ŞEY KAYIYOR GİBİ…

 

Kıymetli kızımız Neş’e AKSU’ya,

neş’esinin sonsuz olması dileğiyle,

Bir kısa akrostiş şiir sunarak

sözlerime başlamak istiyorum:

                                                                                                                      15.06.2000

Mevlid Kandiliniz

Mübârek olsun…

-AKROSTİŞ-

Ne çabuk geçti koca altı yıl

Elimizden her şey kayıyor gibi

Şu yalan dünyâ öyle süslü ki

Etersiz, herkesi bayıyor gibi!

Alıp götürüyor sâhip olmazsan

Kişiyi, kendisiz koyuyor gibi

Sâhip olmak gerek kişi kendine

Ufuklar zamânı sayıyor gibi…

           

Değerli Kızım;

İnanın ki bu gün, sizleri uğurlarken sizler adına heyecanlarla doluyuz.

Yepyeni bir hayat sizi bekliyor.

Hayâlleriniz, emelleriniz, özlemleriniz var.

Bu okuldaki gözlemleriniz özlemlerinize kavuşmaya yetecek mi?

Yoksa, burası sâdece bir başlangıç mıydı?

Beşikten mezara” ilmin peşinde olabilecek miyiz?

Yâni, gelişigüzel değil; İslâmiyete teslîmiyetle yaşayabilecek miyiz?

Böyle bir sancımız, derdimiz olabilecek mi dâimâ?

Kapılıp gittiğimiz günlük meşgâleler alacak mı yoksa bizi bizden?

Hayatta sizleri neler bekliyor?

Elbette ki burada, nelerin beklediği önemli değil.

Önemli olan, kişinin kendini bilmesi, Rabbini bilmesi,

darlığın da, bolluğun da imtihan olduğu şuuruyla hareket etmesi,

ve kendine, her hâlükârda mukayyet olması.

Bakınız, bayrak şârimiz ne diyor?

 

CENNET- CEHENNEM

Dediler; Cehennem’de odun bulunmaz

Yolcu, yakacağını kendi götürür.

Anladım ki, Cennet’e giden de buradan

Gülünü, zambağını kendi götürür!...

Ârif Nihat ASYA

           

Sen, daha şimdiden,

bu güllerin ve zambakların tedâriki peşinde gibisin.

Sempatik ve olgun kişiliğinle, hayatta iyi bir çevre edineceğine,

edepli, terbiyeli, örnek bir hanımefendi olarak,

topluma güzellikler götürmeye çalışacağına,

Yüce Rabbimizin sana lûtfettiği özellikleri

O’nun güzellikleri için kullanacağına inanıyor,

Allâh’ın (cc) rızâsını kazanma konusunda

sana ve hepimize başarılar diliyor,

sonsuz mutlulular temennîsiyle

selâm, sevgi ve hayırlı, üstün başarı dileklerimi sunuyorum…

 

Öğretmenin: Nûri KAHRAMAN

Ordu İmam-Hatip Lisesi

 


Toplam 1 Blog, 1 Sayfada Gösterilmektedir.
[1]

En Çok Okunanlar Son Yorumlananlar Hakkımda
POPÜLER MASONLAR ORDUDA (6710)
AKROSTİŞ YAZILARI (5432)
FOTOĞRAF-NÂME (5095)
EYMÜR-NÂME 1 (4568)
MODA-NÂME (4558)
EYMÜR-NÂME 3 (4526)
EYMÜR-NÂME 2 (4507)
Nûri KAHRAMAN (4188)
Bedford-nâme (4100)
BAYRAMLAŞALIM DOSTLAR! (3884)
ÜÇ ÖZTÜRK, BİR MEVLÂNÂ.. (1)
CHP-NÂME (1)
GACAROĞLU AHMET EFENDİ (1876-1962) (1)
FOTOĞRAF-NÂME (4)
37 YIL ÖNCESİ, KÖYDE BU GÜN.. (1)
NASIL BİR İL BAŞKANI? (1)
ERKAN TEMİZ BEYİN TELEFONU (1)
BİZ DE İMAM-HATİPLİYİZ Sn. ADİL AKYURT (1)
MODA-NÂME (3)
AKROSTİŞ YAZILARI (4)
 

Www.GirdapTasarim.Com Tarafından Hazırlanmıştır...