EYMÜR GÜZELLEMESİ
Tâ Sakartaş'lardan aşağılara
Gidip de dolaşsam, alsam başımı…
Gezsem adım adım güzel köyümü
Ziyâret eylesem, konu-komşumu…
Harman Boğazı’ndan alkuru gine
Geçsem Karadanoo mahallesine
Yumulsam Gürgen’in peteklerine
Avuç avuç içsem, üçü-beşini…
Eminoğlu Mahallesi yukarı
Arpaköy’e varır yolun çıkarı
Sazdan geçer derelerin akarı
Çeşmesi çağlıyor gözüm yaşını…
Mollaoğlu Sokağı’ndan aşağı
BeşAli’nin Güllü Nene uşağı
Külekçiler, çalışkanlık kuşağı
Yaptıkları, herkeslerin işi mi?...
Yaylalardan gelir, depme peynirler
Konu-komşu, hoşa-beşe gelirler
Yağ’dır, ya da kaymak; onlar bilirler
Güllü Nene, unutma ha keşimi!...
Kabaklı’dan Öksüzlü, Mektep yanı
Hâlâ aynı yerde Kâni’nin hanı
Lâkin, ne müşteri, ne de bakanı!
Gazoz alıp, verecektim beşimi!...
Kara lâstik, akide; gerçek bir bakkal
Her ne ki, lâzımsa, beğen beğen al
Köydeki panayır, evdeki hayâl
Unutamam, mantar patlatışımı!
Eski okul şimdi kültür merkezi
Hâtıralar ona çeker herkesi
Uzunçayır söyler gerçek adresi
Üst yanda mezarlar sorar yaşımı!...
O günlere şâhit ulu ıhlamur
Kıble tarafında dağ gibi durur
Tepemden aşardı yollarda çamur
Utancımdan bulamazdım köşemi!
Fettahlardan gider isen alkuru
Pamukluğun eteğinde yol kuru
Çüşlüklerden İbiloğlu’na doğru
Vâdi manzarası süsler düşümü…
Varıp, Karabey’den bir at almalı
Ya gidip Remzi Amca’yı bulmalı
Mürselooolarında çene çalmalı
Haddini geçmeden zaman aşımı…
Hasan Dedemiz’de azcık kalmalı
Bedatoo Câfer de bekler olmalı
Şimdi hepsini bir, nerde bulmalı?
Boşa düşlüyoruz bu uğraşımı!...
Cibelik, Cevizlik, Şayıp giderken
Abdanaaana uğramalı dönerken
Kocasanoo, Musoo, Keloğlu derken
Meşâyıh’ı geçsem bir at koşumu…
Havuslar, Semenoo; gidilmez yaya
Hıdır’dan bakılır Delikkaya’ya
Eymür Tepesi’nden Çatalkaya’ya
Kişirtsem varır mı, sapan taşımı?
Karşıda Ulubey, tepe kaşında
Doğuda Kabadüz, sırtın başında
Başköy’le Hacılar yatar döşünde
Karaağaç, Kuylu izler peşini…
Eteklerden Melet Irmağı geçer
Kayaboğazı’nda kartallar uçar
Şâhinleri kavşaklardan su içer
Sevdâlara saldım gönül kuşumu!
Vâdi boydan boya görmeye değer
Viyadük havzada bir inci kemer
Değirmen taşları aşk ile döner
Durur mudur, kamçıların meşini?
Tepeye çıkmışken türkü söylesem
Eyüp Amcamız’ın yâdın eylesem
Çeksem nârasından, gazel heyylesem!
Dönsem de denizden yana döşümü!
Bağırdıkça âvâzımı yel alsın
Götürüp dağlara-taşlara salsın
Geçecektim uğramadan az kalsın;
Nasıl unuturum Sakartaş’ımı?!
İlçede Eymür, Eymür’de Sakartaş
Zirve mahalledir, omuz üstü baş
Akrabâdan öte, hepsi can yoldaş;
Komşuluklar aratmaz kardeşini!...
Hekimoğlu kayasında mağara
Melikoğlu Mahallesi manzara
Hele orda dur da, bak karşılara
Kayalıklar uçurum, kaş karışımı…
Köyün orta yeri ordaki ardıç
Dibine oturan olur bir yargıç!
Hisler kartal, düşünceler kırlangıç;
Artar burda zihnin kan dolaşımı!...
Öbür yan uzanır taa ufuklara
Şuayip en güzel, işte burada!
Affan Amcalardan Azaklı Dağ’a
Bakınca ölçmeli-dir ateşimi!...
Ah şu Eymür; sus’a izin vermiyor
Söz açınca, artık daha durmuyor
Sazım onsuz mızrabını vurmuyor
Aşkıyla tükettim onca yaşımı!...
Her Eymürlü sevdalıdır köyüne
Kökleri uzanır Oğuz Boyu’na
Selâm olsun ağasına, beyine;
Köyüm süsler hayâlimi, düşümü!...
Babamız, dedemiz orda yatıyor
Güneşimiz orda doğup batıyor
Az ırasak, gözümüzde tütüyor
Dolduruyor hem yazım, hem kışımı…
Nene, bibi, dayı, emmi bekliyor;
“Aman duâ, duâ!” diye ekliyor
Köyüm bizi yüreğinde saklıyor
Yan baksa da, kaldırmam hiç kaşımı…
Dostlar, sözler belki biraz ağıttı
Eymür denilince, kalem dağıttı
Değirmenler bizleri de öğüttü;
İçim artık, beğenmiyor dışımı!...
Biz de târih olduk, yaklaştık taşa
İstersen gâyet az, ister çok yaşa
Ne derler; âkıbet gelirmiş başa;
Bu kaderdir, sanma bahtın hışımı!...
Aziz toprak, nicesini taşıdı
Kimi ayak, kimileri başıdı
Hepsini de, kıranlardan aşırdı;
Benim de bırakmaz, elbet peşimi!...
Bir bakarsın, salâ verirler bize
Tez ulaşır, mukadder haber size
Kazanlar kurulur, yokuşa-düze
Suyum kaynatırlar bir et pişimi!...
Beklenmedik anda gelir hoparlör
Kimi söyleyecek acep, bir bak gör
Sâlim’in Nûri’ymiş, o da gidiyor
Babacığım duyar mı, gelişimi?...
Tüm sevdiklerimiz işte burada
Büyüğü-küçüğü hep bir arada
İnşâllâh herkesler ersin murada
Orda da yapalım bu birleşimi…
Dostlar; Nûrânî’nin bitmiyor derdi
Yazmaya değerdir köyün her ferdi
Kimler gelip geçti, kimler ne gördü?
Hayat burda, bir bilek güreşi mi?
Eymür denilince; roman, hikâye
Vukûât, tulûât; bitmez sermâye
Korkarım birine bir şey sormaya
Olur sanki bir deryânın deşimi!...
İsimlere dalsak, gelir mi sonu?
Sizce, önce kimi, etmeli konu?
Doğrusu bırakmak, şimdilik bunu
Mâzur görün kendimle savaşımı!....
Baltası, nacağı, bışkısı meşhur!
Bir yerlerde hemen bir kavga olur!
Şimdiyse, gelenler selâmet bulur;
Civârın belki de tek yerleşimi!...
Girebiler dağ olurmuş câmide;
Daha sonra, yarışıldı mermide!
Şimdi güzel, en sâkini hemi de!
Gidenler götürdü, hep keleşini!...
Yine de özenen hiçten yok değil
Bereket, şımaran fazla çok değil
Nefsi kabaranda olur bir meyil
Hele bulan, bulunca beleşini!...
Komşular, neyleyim; eğer yavaşsam?
Duâ etseniz de affa ulaşsam
Âhiret’te de bir Eymür’e düşsem
Bulmuş olacağım yine neşemi!....
Çocukluğumdaki masallar gibi
Dallarında kendimi sallar gibi
Simsiyâh üzümleri, ballar gibi
İstiyorum pelidimi, meşemi!...
Topraklar güzeli, bir inci güzel
Emsâli içinde birinci güzel
Yazda mâvi, güzde turuncu güzel
Dünyâda cennetin bir izdüşümü…
Akasyadan kestâneye çiçekler
Harmanda, bahçede cırcır böcekler
Uçuşan kuşlar, pır pır köçekler
Bezerler dört mevsim, giyim-kuşamı…
Nasip etsin Rabbim cümle kullara
Çıkmasın kimsenin yüzü, hiç kara
Düşürmesin burada, ne orda dara
İnşâllâh diyerek tüm kardeşimi!...
Hey dostlar, eyvallâh; vedâ zamânı!
Kalmadı dizlerin gayrı dermanı
Bir yandan başımda sevdâ dumanı
Hep zorlaştırıyor, ayrılışımı!...
Ama, illâ gitmek vardır sonunda
Gitse de işlerin dâim yolunda
Dostlar; Allâh’a emânet olun da
Bitirelim artık bu söyleşimi!...
Yine nasip olur, da buluşuruz
İnşâllâh şu meydana doluşuruz
Konuşur söyleşir, hem gülüşürüz
Kaybetmedikçe göğün güneşini…
Evet dostlar; gayrı artık elvedâ
Hadi, ısmarladık sizi Allâh’a
Görüşemeyiz belki de, bir daha
Kınamayın, böyle söyleyişimi!...
Vel’hâsıl; sevgiden ayrılmayalım
Sonsuzda işleri zor kılmayalım
Durduk yerde küsüp, darılmayalım
Zehir etmeyelim sabah-akşamı!...
Eymürlüyüz, mutlu, hem de huzurlu
İnşâllâh sağlıklı, uzun ömürlü
Hayât arlı olsun, memat uğurlu
Orda da,(inşâllâh) buluruz bu ihtişâmı… |