SALAKÎ-NÂME
Bu nasıl bir dünyâ, nasıl insanlık?
Sınır tanımadan saldırıyorlar!
Hem gûyâ, İslâm devleti adına
Dindaşı ortadan kaldırıyorlar!
Kardeş olacakken, kâtili olmuş!
Kendine, nice bir gerekçe bulmuş?
Kimlere aldanmış, nereden dolmuş?
Kucaklayacakken öldürüyorlar!
Füzeler, bombalar yağıyor gökten
Ele fırsat geçen yıkıyor kökten
Kulları biçerken; korkmuyor Hak’tan
Saçları-başları yolduruyorlar!...
Hangi akıl, kabul eder bunları?
Hedef aldıkları kendi canları!
Bilmez mi, nerenin çalar çanları?
Kendi güllerini solduruyorlar!
Şu Ortadoğu’da nice beyinsiz
Halka böyle, acımasız, tekinsiz
Revâ gördüğünü yapmaz bir dinsiz
Haritalarını sildiriyorlar!...
Hangi dîne sığar, neyin etiği?
Gözünü kırpmadan çeker tetiği
Kardeşlerin kanı, ekmek katığı!
İçtikçe daha bir çıldırıyorlar!...
Bütün garazları kardeşlerine
İş kalmıyor düşman askerlerine
Ne ad koyacaklar zaferlerine?
Küffâra tam tamlar çaldırıyorlar!
Kim nâmına, niçin, cümle bu işler?
Kimlerin başına, atılan taşlar?
Kimlere hizmet ediyor düşler?
Elâlemi bize güldürüyorlar!
Taraflar çok, lâkin hepsi Müslüman;
Ölenler Hüseyin, öldüren Hasan!
Ne olur bu kadar nâdân olmasan?!
Zâlimleri gülmekten öldürüyorlar!
Orada, burada; her yerde kıs kıs
Harekâtta cevvâl, akılda nâkıs
Bizler kan verdikçe canlanır nâkus
Canı her çektikçe dolduruyorlar!...
Geçtiği yerleri yakıp-yıkarken
Feryatlara salıp ciğer yakarken
Elde kesik baş gururla bakarken
Kimlere sadâkat bildiriyorlar?...
Alevî-Sünnîdir, yok Îran, Tûran
Günün kahramanı; kardeşe vuran!
Garba yaltaklanıp, doğuyu yoran:
Birlik diyenleri yıldırıyorlar!...
Selefî, halefî; hepsi salakî!
Vahdet düşlemeyen yollar âfâkî
Serseri gidişler besler nifâkı
Ne saza, ne söze aldırıyorlar!...
Dostlar, manzaradan utanıyorum!
Bir onmaz yarayım; hep kanıyorum!
Kaç asırlar geçti; usanıyorum…
Göz göre göre, hep, böldürüyorlar!
Nûrânî, olanlar bizde ilk değil
Osmanlı gidince kalmadı ehil
Batıdan dersliler, kendine câhil
Her şeyi oryantâl kıldırıyorlar!
Bunda da bir hikmet var mıdır acep?
Olanlar çok açık; fikre ne hâcet?!
Osman değil belki, ama bir Recep?!
İnsanı hayâle daldırıyorlar!...
Yine de mecburuz ümitvârlığa
Îmânı olanlar düşmez darlığa
Zorlamakla böyle, bahtiyârlığa
Belki giden yolu bulduruyorlar!...
Dâim duâ eder, böyle bekleriz;
Hislenir, hislenir; fikre ekleriz;
Derler, çalkanmadan durulmaz deniz;
Ümit deryâsına daldırıyorlar!...
17 Hazîran 2014
GEZİ-NÂME
Nifak virüsleri girmiş kanlara
Hükümet tanınmaz, devlet tanınmaz
Uymasa da şereflere şanlara
Çiğnenir töreler, millet tanınmaz…
Gezi deyip çıkar, sonra park olur
Vardığı yer "dönek" olur, çark olur
Derin bağlantılar hemen fark olur
İzzet unutulur, zillet tanınmaz…
Bunların bir de 1 Mayısları var
Sürerler meydana seyisleri var
Global tımarlı deyyusları var
Satılmış hâine izzet tanınmaz!
Pis zevkler uğruna her şey târümâr
Vatan üzerine oynarlar kumar
Gâyesiz gürûhtan kimler, ne umar?
Kutsala zerrece kıymet tanınmaz…
Aziz millet mâcerâya sürülür
Geleceği ateşlere verilir
Lider olmak, niye abes görülür?
Mâzî unutulur, kuvvet tanınmaz…
Koşmaktalar acep neyin peşinde?
Farkında mı suyu, kimin aşında?
Vicdan olmaz azgınların döşünde
Emeğe saygı yok, himmet tanınmaz…
Yıllar yılı yakmışlardır her şeyi
Dinlemeden çalışanı, kimseyi
Yıkmışlardır kıyıları, köşeyi
Ne hak-hukuk, ne merhamet tanınmaz…
Hem, alay ederler dinle-îmanla
Pırlantayı karıştırır samanla
Değişirler mi ki acep zamanla?
Edep-erkân, saygı-hürmet tanınmaz…
Hiç düşünmez yaptığının sonunu;
Vurmak-kırmak, hangi aklın kânunu?
Bu, değil mi kesmek kendi önünü?
Dost-düşman bilinmez, mürtet tanınmaz…
Taşıdığın su, hangi değirmene?
Gâvur hep öğütür, gelmez îmâna
Gönüller râzı mı bu yapılana?
İnsaf denen şey yok, medet tanınmaz…
Sanmayın, bu şâir söyler boş yere
Bu günlere geldik boş vere vere
Öyleyse göz yumma göz göre göre
Yoksa ne yurt, ne memleket tanınmaz!
Şükür, başımızda “baş” olanlar var
Gözü yaş, duruşu “taş” olanlar var
Göğsü siper, bağrı “döş” olanlar var
Duâ olmayınca rahmet tanınmaz!
Allâh’ım yardım et sevenlerine
Yalnız seni tanıyıp, övenlerine
Lâyık kıl, mazlûmun güvenlerine
Her şey hep bozulur, ümmet tanınmaz!
Nûrânî, düşmanda tuzak bitmiyor;
Yaklaş babam yaklaş, uzak bitmiyor!
Yağ yakıp-döküyor, kızak bitmiyor
Ne düşmanlık, ne muhabbet tanınmaz!
Rabbim âgâh kılsın, basîret versin
Başlar, her nerdeyse fitneyi görsün
Ümmet-i Muhammed felâha ersin
Yoksa bize hakk-ı hayat tanınmaz!
30 Nîsan 2014
TAYYİP ORDUSU
20’de 20’lik, TAYYİP ORDUSU;
Orduma yurduma hayırlı olsun…
El ele, tek yürek hizmet coşkusu;
Orduma yurduma hayırlı olsun…
Aklından geçmezken, halk birdenbire;
Topyekûn kavuştu Büyük Şehir’e...
Artık, heyecanla; izler habire!
Orduma yurduma hayırlı olsun…
BÜYÜK ORDU, Büyük Başkan ENVER Bey;
ALTINORDU, gümüş ordu; hepsi heyy!
Değil hiç de, bu kadarı olur şey;
Orduma yurduma hayırlı olsun…
ENGİN Bey’im ses vermekte merkezden
TEKİN TAŞ’tır; destek almış herkesten
Hizmet aşkı tütmekte, her nefesten;
Orduma yurduma hayırlı olsun…
AKKUŞ dedi; reis, İSA DEMİRCİ!
Ergüder Bey DSP’den taburcu!
Argan Yayla çiçek; hem burcu burcu!
Orduma yurduma hayırlı olsun…
ÇAYBAŞI’nda İSMET Beyim YANIK’tır,
ÎSÂ GÜL’e MESÛDİYE tanıktır...
Makamlar-mevkîler, canlar konuktur;
Orduma yurduma hayırlı olsun…
AYBASTI’da İZZET ile GÜNDOĞAR
ULUBEY’i, ÎSÂ TÜRKCAN kovalar
GÜLYALI ŞEN; TÂLİP Beyler buradalar!
Orduma yurduma hayırlı olsun…
KEMÂL ile, BAHTİYAR’dır PERŞEMBE
ÇAMAŞ teslim ALAHİTTİN GİDER’e
ÇATALPINAR; cansuyu=AHMET TÜRE
Orduma yurduma hayırlı olsun…
İlçemle Gülyalı, Perşembe üçlü;
Ulubey bir civan, kestâne saçlı;
Merkezle iç içe; hepsi de güçlü:
Orduma yurduma hayırlı olsun…
GÖLKÖY’de yeniden ALİ KEMAL MERT:
İstihdam artıyor, azalıyor dert;
Muhabbette sıcak, iş deyince sert!
Orduma yurduma hayırlı olsun…
FATSA 3. Kez ANLAYAN dedi,
“HÜSEYİN, hizmette çağlayan” dedi,
“Câmi, hem cemevi sağlayan” dedi;
Orduma yurduma hayırlı olsun…
Yokuşdibi, Çambaşı’ndan KABADÜZ
Gayretlerle yükselişi görünüz,
YENER KAYA denilince durunuz;
Orduma yurduma hayırlı olsun…
KABATAŞ emânet YAKUP YILMAZ’a
KORGAN’ın vebâli TUNCAY KİRAZ’a
Artık mahal yoktur; “Az dur, biraz”a
Orduma yurduma hayırlı olsun…
YENER YALÇINKAYA, GÜRGENTEPE’nin
ÇAMYAR oldu 2. AHMED’i ÜNYE’nin
Elmas, pırlanta; ne derseniz deyin;
Orduma yurduma hayırlı olsun…
İki büyük merkez; Fatsa’yla Ünye,
Ayrı-gayrı yoktur, Ordu’dur künye!
Bütün ilçelere hep aynı gönye;
Orduma yurduma hayırlı olsun…
Günan Murat HATİPOĞLU, KUMRU’lu
İKİZCE’de BAHRİ SÖĞÜT duygulu
Kimse değil riyâsetten kuşkulu
Orduma yurduma hayırlı olsun…
Hepsi birer TAYYİP, olduğu yerde:
Devâ olacaklar, düşmeden derde;
20’ye 20’den güzeli nerde?
Orduma yurduma hayırlı olsun…
Doğrusu, hasretti; beklenmekteydi
Ümitler ümîde eklenmekteydi
Demek ki bu güne saklanmaktaydı;
Orduma yurduma hayırlı olsun…
Senelerdir kalmışlardı yollarda;
Şimdi zirvedeler, bayrak ellerde:
Mazbatalar çiçek, mevsim güllerde;
Orduma yurduma hayırlı olsun…
Âşık Nûrânî’yim; sözüm dobraca:
Bu havayı bozmayalım; çok ricâ!
Şükr'edelim; hem bol duâ, ayrıca:
Orduma yurduma hayırlı olsun…
(7 Nîsan 2014)
NE DEMELİ?
Memleketi gerim gerim
Gerenlere ne demeli?
Sinsi sinsi ateşlere
Verenlere ne demeli?
Sokak sokak, cadde cadde
Satır satır, madde madde
Fitne-fesatta son hadde
Erenlere ne demeli?
Felâket kültürü zengin
Bir kaşık sulardan, engin
Ufak kıvılcımdan yangın
Derenlere ne demeli?
Ateşe benzin dökene
Kapı-bacayı sökene
Nifak tohumu ekene
Serenlere ne demeli?
Kardeşlik, komşuluk bilmez
İyilik etsen de gülmez
Kendisini aslâ ölmez
Görenlere ne demeli?
Sorumsuza, kedersize
Edepsize, hem arsıza
Meymenetsiz, çıparsıza
Tiranlara ne demeli?
Adı “gezi”, derdi tozu
Kime veriyorlar kozu?
Düşmana mesajdır pozu;
Duranlara ne demeli?
Ele âlet olanlara
Çıkar, fayda bulanlara
Mutlu, esen kalanlara
Hayranlara ne demeli?
Ne çok uğraşsan, boşuna
Gitmez hâinin hoşuna
Nâdanların yokuşuna
Saranlara ne demeli?
Rabbim yardım etsin bize
Düştük dipsiz bir denize
Tuzağını ülkemize
Kuranlara ne demeli?
Nûrânî eyler feryâdı
Bu kimin, kime tokadı?
Yapılanın nedir adı?
Vuranlara ne demeli?
Otuz mart en iyi fırsat
Cevâbı yüzüne fırlat
Millet bilmektedir, evlât
Nobranlara ne demeli?
orduca.com 17 Mart 2014
ZULÜM-NÂME
Böylesine zulümler işleyenlere
Gâvur desek gâvura hakâret olur!
Vatandaşsız yönetim düşleyenlere
Gâvur desek gâvura hakâret olur!
İnsanoğlu şeytanı solladı yine
İnsafı olmayanın îman nesine
Kulak tıkamak moda, feryat sesine!
Gâvur desek gâvura hakâret olur!
ESED, ASLAN demek, ismiyle müsemmâ
Yalnız kendi halkına, burda muammâ!
İsrail’e, lâf bile diyemez ammâ!
Gâvur desek gâvura hakâret olur!
Adı da, soyadı da tanıdık, yerli
Sâhibinin sesidir; hem kerli, ferli
Bir ölüm makinesi; keser dönerli
Gâvur desek gâvura hakâret olur!
Hâfız Esed’in oğlu, Firavun dölü
Kendileri sefâda, ülke kan gölü
İnsanları hayâlet, gerçekte ölü
Gâvur desek gâvura hakâret olur!
Çokları çelik çocuk, tam iki bin can
Bu nasıl insanlık, bu nasıl vicdan?
Canavarlar utanır görseler inan
Gâvur desek gâvura hakâret olur!
Ahvâli ifâdede dil âciz kalır
Göz yaşını teşbihte sel âciz kalır
İş Allâh’a kalmıştır; kul âciz kalır
Gâvur desek gâvura hakâret olur!
Gâvur gâvura yapmaz bu yapılanı
Bu nasıl bir iş böyle, kimin plânı?
Olanlar akıl dışı, vahşet îlânı
Gâvur desek gâvura hakâret olur!
O körpe bebeklere nasıl kıyılır?
Tetiğe basılırken neler duyulur?
Böylesi hangi dinde insan sayılır?
Gâvur desek gâvura hakâret olur!
Ne dînine uyar, ne milliyetine
Çekmiştir cinsine cibilliyetine
En güzel örnek ‘esfele sâfilîn’e
Gâvur desek gâvura hakâret olur!
Akıllar uçup gitmiş, dönmüş şaşkına
Ne yaptığının varamıyor farkına
Tiynetini eklemiş, batı çarkına
Gâvur desek gâvura hakâret olur!
Hâlık’ın dünyâsını halka dar eder
Bir gün zulüm yapmasa, bunu ar eder
Memleketini düşman, eli yâr eder!
Gâvur desek gâvura hakâret olur!
SİSİ olsun, ve yâhut ESED; hepsi bir
Zulm’ile ölüm kusar, cinâyet bilir
Nemrutların elinden başka ne gelir?!
Gâvur desek gâvura hakâret olur!
Âh çağdaş dünyâ söyle, nerelerdesin?
Mesâide değilsin, tâtillerdesin!
Orta çağlara doğru gezmelerdesin!
Gâvur desek gâvura hakâret olur!
Gelir gibi olsan da, derdin hep “çıkar!”
Durumdan, “ vazîfe” değil, rant çıkar
Olan olduktan sonra gelsen ne çıkar?
Gâvur desek gâvura hakâret olur!
“Gaz”ı veren de sensin, belki; mutlakâ
Çünkü, senden habersiz yapamaz aslâ!
Lâkin, zulümde önde sana kıyasla;
Gâvur desek gâvura hakâret olur!
Vahşetlere seyirci bir dünyâdayız
İlkesiz, hem kuralsız bir kavgadayız
İnsanlığın öldüğü zor çağlardayız
Gâvur desek gâvura hakâret olur!
Katmerli zâlim desek azdır sizlere
Nedir çektirdiğiniz böyle bizlere?
Sözüm, içimizdeki beyinsizlere!
Gâvur desek gâvura hakâret olur!
Osmanlı yetimleri, garip öksüzler
Onlar gidince başa geçti köksüzler
Halkına yiğit, düşmana yüreksizler
Gâvur desek gâvura hakâret olur!
Hey Nûrânî, yıllardır çalar-söylersin
Hep dertler üzerinden gönül eylersin!
Devran böyle, manzara budur; neylersin!
Gâvur desek gâvura hakâret olur!...